Arter'de iki sergi için son günler

Arter'in yılın ilk yarısında sanatseverlerle buluşturduğu, Selen Ansen'in küratörlüklerini üstlendiği "İçinde Yaşadığımız Deri" ve "Asesinos! Asesinos!" sergilerini ziyaret etmek için son günler.
Koray Ariş’in sanat, yaşam ve doğa arasında ördüğü bağlardan hareketle ahşap, metal, buluntu nesneler ve özellikle deri ve köseleyi kullanarak ürettiği eserlerini bir araya getiren "İçinde Yaşadığımız Deri" sergisi ve Kader Attia’nın Asesinos! Asesinos! isimli büyük ölçekli yerleştirmesi 3 Ağustos'a kadar ziyaret edilebilir.
İÇİNDE YAŞADIĞIMIZ DERİ
İçinde Yaşadığımız Deri, sanatçı Koray Ariş’in farklı dönemlere ve serilerine ait heykellerini, atölyesindeki üretim süreçlerini belgeleyen nesneler ve malzemelerle mekâna özgü bir kurgu içinde bir araya getiriyor. Sanatçının altmış yıla uzanan heykel pratiğine figür, ten, tını, hareket ve denge gibi eserlerindeki merkezi temaların merceğinden kapsamlı bir bakış sunmayı amaçlayan sergiyi oluşturan 300’e yakın yapıt ve nesne, formların dönüşümlerine tanıklık ederken aynı zamanda heykel, nesne ve beden arasında kurulan ezeli ayrımların kırıldığı ve heykelin tene büründüğü bir ortaklık alanını deneyime sunuyor.
ASESİNOS! ASESİNOS!
Kader Attia’nın Asesinos! Asesinos! isimli büyük ölçekli yerleştirmesi, 2014 yılında, Meksika’nın Guerrero eyaletinde bir protesto yürüyüşüne katılmak üzere yola çıkan 43 öğrencinin kaçırılarak öldürülmesinden yola çıkıyor. Nedeni ve failleri hâlâ aydınlatılamayan bu olay, otorite ile uyuşturucu kartelleri arasındaki yozlaşmış ilişkinin sembolü hâline geldi. Arter Koleksiyonu’ndaki Asesinos! Asesinos!, Attia’nın tarihin maddi ve manevi yaralarıyla yüzleşmeye ve belleği diri tutmaya duyduğu uzun soluklu bağlılığı vurguluyor. İsmini, adalet ve hakikat talep eden Meksikalı göstericilerin haykırdığı “Asesinos! Asesinos!” (“Katiller! Katiller!”) sloganından ödünç alan yerleştirme, Latin Amerika'da diktatörlük rejimlerinin uyguladığı şiddet eylemlerine cezasız kalan politik suçlara ve dünyanın dört bir yanında gerçekleşen protestolara odaklanarak bu sloganın kapsamını insanlık tarihinin yakın dönemine doğru genişletiyor. Öfke, kulağa hoş gelen bir melodi değildir hiçbir zaman. Burada ise, yükselen kalabalığın ve katlanıp çetin bir sessizlikle büyüyen dalganın biçimiyle yüzeye çıkıyor. Attia’nın yerleştirmesi bireyselliği yok etmeden kolektif ruhu yücelterek, çokluğun beklenmedik şiirselliğini ve heykelsi yönünü gözler önüne seriyor.
Cumhuriyet